18 Ağustos 2015 Salı

Zaman Değişkeni (Bölüm 2)


                                                      Astro

"Bunun eninde sonunda geleceğini biliyordun Max! Bana neden yalan söyledin?"
Küçük bir oda olan başkanın odası her zamanki güzelliğiyle görenleri büyülüyordu. Odanın 4 köşesine de asılmış eşsiz tablolar, uzay motifleriyle kaplı döşemeler, içerinin havasını bütünleştiren masa ve koltuklarla bu oda Uzay merkezinin en güzel odalarından biriydi. Başkan Max' in karşısında eli belinde duran yardımcısı Jane çok sinirliydi.

"Jane sen benim için çok değerlisin anlıyor musun? Bu proje şu ana kadar yaptıklarımın arasında en tehlikelisi. Bu yüzden seni oraya gönderemem."

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Bu proje için yıllardır bekliyorum. Her türlü deneyi yaptık tehlikeli olmadığını kendin de gördün. Şimdi 1 hafta kala beni projeden atılmaya mı karar verdin?"

"Bak Jane beni anladığını sanmıyorum. Bunun senin için önemli olduğunun farkındayım. Fakat beni de anlaman gerek. Herhangi bir hatada seni bir daha görememe ihtimalim var. Ve ben senin yanımda olmanı istiyorum."

Oturduğu deri koltuktan kalktı ve masanın karşısında durmakta olan Jane' in yanına geldi ve elini tuttu. 

"Bırakalım da başkası bizim için yapsın bunu Jane. Biz projenin mimarlarıyız denekleri değil."
"Bu yaptığına pişman olacaksın Max. Proje başarısız olursa sen rezil olacaksın! Hem benden başka kimi gönderebileceğini sanıyorsun ki?"
"Aklımda birileri var. Senin kadar önemli olmayan birileri. Ben o kişiyle konuşana kadar kimseye bir şey söyleme. Çünkü göndereceğim kişinin de bundan haberi olmayacak."

****

"Bağlanmaya son 30 saniye. Kontrol paneli 1 aktif."
Astro istasyona yaklaştıklarında yönlendirme işini Nova'ya bıraktı. 
"Biraz antrenman yapsam iyi olur yoksa sana bağımlı olup kalacağım dostum."

Ekranı sağa doğru çekip büyük camdan istasyona baktı Nova. Kontrol panelini tuttu ve hafif sağ ve aşağı yaparak mekiğin arka kısmını istasyona doğru çevirdi. Camdan yansıyan hologramı takip ederek yaklaşmaya başladı. Bir yandan da eli tutacakları etkinleştirecek kırmızı tuşun üzerindeydi. 

"Hız sabitleyici aktif. Biraz sol yapmanı tavsiye ederim."
"Bana bırak seni bilmiş!"
Kontrol çubuğunu tuttu ve biraz daha sol yaptı. Havada uçuşan terleri iteleyerek kırmızı tuşa bastı. 
"Birleşme başarısız. Sana sol yap demiştim."
"Deniyorum, deniyorum."

Bu kez daha dikkatli davrandı. Hafifçe geri giden mekiği ileri itti. Santimleri hesaplayan ekrana baktı. Kolu sabit tutarak dümdüz ilerledi ve sabitleme kancaları değince düğmeye bastı. Ufak bir takırtı geldi ve birleşmeyi onaylayan ses geldi.
"Birleşme tamamlandı."
"Ohh! Bunu sık sık yapmalıyım, sen ölürsen park işlerini kim yapacak?"
"Birincisi bana kullandığın ifadede geçen ölmek benim donanım açısından..."
"Şaka nedir bilmez misin sen be? Ölmekten kastım elektriğinin bitmesi ya da bir kaç devrenin yanması olabilir. Ki bedeni olmayan bir cihaz olduğun için sağlığına kavuşman tamamen bana kalmış olur dostum. Üzgünüm."

Bir süre havada öylece bekledi. Derin düşüncelere daldı. İstasyona girmeden önce merkezle yaptığı son konuşma geldi aklına. Son konuşmada ilginç şeyler yaşanmıştı çünkü. Güvenlik şefinin yaptığı şaka bir anda ortalığı soğutmuştu. 

"Astro bana zeki olduğunu söylemiştin değil mi? Beynin olmasa da işe yarayabilirsin."
"Söylemiştim Nova. İnsan beyninin kontrol mekanizmasını elinde bulunduran, her türlü darbeye karşı korunaklı, sinirsel yapısı son yapılan çalışmalarda açıklanabilmesine rağmen hala karmaşık olan, 2 loba bölünmüş olup iki lobununda insan vücudunun farklı noktalarını yönettiği bilinen, sol lobu..."

"Şunu uzatmadan beyin diyemez miydin yani? Anladık beynin yok. Ama zekisin. Peki madem zekisin bana Frank' in sözlerinden sonra merkezin neden bir anda sus pus olduğunu ve yayının kapandıgını söyleyebilir misin? Frank Işık hızıyla ilgili ne demek istedi?"

"Hiç bir fikrim yok. Şaka yapmış olmalı. Bunu kafana takmamanı tavsiye ederim. Uzaya araştırma amaçlı geldiğini unutma. Son yapılan araştırmalara göre ışık hızına erişebilmek için gerekli doğal ya da yapay olmak üzere ikiye ayrılan, ortam, kuvvet formülü, gerekli malzeme niteliği, kimyasal bileşimler, fiziksel makina gerekliliği gibi..."
"Ben istasyona kaçıyorum, oraya bağlanıp devamını istasyondakilere anlatırsın."
Kendini arkaya doğru itti ve kontrol odasını koridora bağlayan kapıyı açtı. Hopörlörden gelen inatçı karmaşık terimleri duymazdan geldi. Ufak bir hava akımı içeriye girdi.

Koridordaki tutacakları tutarak aşağıdaki malzeme odasına giden kapağı da geçerek ana odaya ulaştı. Bu oda mekikte bulunan en büyük odaydı ve birden çok astronotun seyahati hesaba katılarak yapılmıştı. Odanın altında tuvaletler ve spor odası vardı. Hemen karşısındaki odadaysa birleşme kapağı vardı. 

Kapağın yanında tuş takımı vardı. Kapıyı açacak olan MT56YS şifresini girdi. Bu şifrenin neyle ilgili olduğunu o da bilmiyordu. Max her seferinde farklı bir şifre atardı mekiklere. Ardından kolu döndürdü ve kapak açıldı. 

Onu karşılamaya gelen yoktu.
Bölüm sonu


8 Ağustos 2015 Cumartesi

Zaman Değişkeni (Bölüm 1)

                 
                                   
                                                                 Kalkış


"Kalkış için geri sayım başladı; 60 59 58..."
Sanal astronun insansı sesi eşliğinde mekikteki yerine iyice yerleşti. Kemerinin her bölümünü tekrar tekrar kontrol etti. Suratında oluşan boncuk boncuk terleri elinin kenarıyla sildi. Yaşadığı stresi 37 yıllık ömrü boyunca hiç yaşamamıştı. Mekiğin kalkışı, simülasyonda yaşadığı deneyimle hemen hemen aynıydı aslında. Tek fark bu kez bir simülasyonda değildi ve bu, kalbinin yerinden fırlayacak gibi olmasına neden oluyordu.

Önüne sıralanmış karmaşık kontrol panelleri ve dev ekranda yer alan göstergelere baktı. Her şey olması gerektiği gibi ilerliyordu. Ana motor ve 3 yan motorun ateşleme sistemi düzgün işliyordu. Aşırı ısıya dayanıklı malzemeyle kaplı motor 189 dereceydi ve ısı her saniye yükselmekteydi. Ateşleme olduğunda ise bu ısı doruk noktasına ulaşacaktı.

"Astro ekrana merkezi gönder!"
Sol üstündeki ufak kutudan yanıt hızlı geldi.
"Gönderildi!"

Daire şeklinde dizayn edilmiş merkezde çevreyi bilgisayarın başına gömülmekten fıtık olmak üzere olan teknisyenler, ortada ise başkan, başkan yardımcısı ve ayakta olan bitene anlam vermekte zorlanıyormuş gibi duran güvenlik şefi vardı. Teknisyenler tartışıyor, ekranda gördükleri en ufak şeyi en yakınındakine gösteriyordu. Hepsinin ortasında yaşının verdiği kırışıklıklara rağmen her zaman dinç duran başkan tecrübeli bakışlarındaki şüpheyle birlikte önündeki ekrana bakıyordu.Onun da stres altında olduğu her halinden belliydi. Onun yanındaki yardımcıysa durumdan hiç hoşnut değilmişçesine duruyor, kendini beğenmiş bir tiple ekrana doğru dudak büküyordu.

"Hoşnut olması için bir neden yok tabi." dedi hafif bir gülümsemeyle.

"30 29 28..."
"Astro görüntüyü kaldır."
"Kaldırıldı."

Suratındaki hoşnutlukla sesin geldiği hopörlere baktı.
"Her zaman bu kadar hızlı olmak zorunda mısın Astro?"
Kulaklarının algılamakta zorlandığı bir hızda cevap geldi kutudan:
"Ben hızlı ve zeki olmak için tasarlandım Nova. Ayrıca 20 saniye sonra gerçek hız neymiş göreceksin zaten."
Suratındaki gülümseme yerini sinirli bir hale hemen ardından da dehşet dolu bir ifadeye bıraktı. Koltuğa iyice yapıştı.
İşaret parmağını suçlarcasına kaldırdı. Ardından indirdi.
"Neyle tartışmak üzere olduğuma inanamıyorum. Salak robot! Ya da bilgisayar her neysen! Nesin sen?"
"Ne istersen oyum ben dostum."

Gergin bir bekleyişe döndü. Kontrol ekranına yeniden baktı. Isı 290 dereceyi gösteriyordu.
Arkasına iyice yaslandı ve geri sayımı kalp atışlarının gürültüsü eşliğinde  dinlemeye başladı;
"10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Ateşlendi."

Bir anlık havada asılı kalma hissinin ardından müthiş bir hızla yükselmeye başladı. Sıcaklık buradan bile hissediliyordu sanki. Hız göstergesine baktı. 150 307 578... Hız inanılmazdı.
Sağ tarafındaki camın arkasındaki engeli kaldırmamak için kendini zor tutuyordu. Bunu yapmak demek yılların eğitimini hiçe sayıp bir anda ölmek demekti. Engelin kaldırılmasıyla aşırı ısınan cam saniyeler içinde erir Nova da atmosferi geçtikten kısa süre sonra ölürdü.
"Ufak bir manzara için ölmeye değmez."
Yerine iyice yapışıp yerçekimsiz ortama geçmeyi bekledi. Kalbi hala aşırı kan pompalamaya devam ediyordu.

"Yedek motorlar atılıyor! Atıldı."

Mekik şiddetle sarsılmaya başladı. Yerleştiği koltukta aynı şekilde sağa sola sallanıyordu. Ekrandaki göstergeden hızın 3500 km olduğunu görebiliyordu.
Atmosferden çıktıklarına dair uyarı ekranı geldiğinde vücudu havalanmak istercesine kemerini sıkıştıyordu.

"Sonunda."

Arka taraftaki mıknatıs sistemine bağlı büyük kemerin mıknatıslarını kapatarak yukarı itti. Ardından karnına bağlanmış ince kemeri de aynı şekilde açtı ve serbest kaldı. Hafifce havalanıp ana ekranın yanındaki tutacaklara tutundu.
Her şey olması gerektiği gibiydi. Ekranın arkasındaki camdan istasyon görünüyordu.

"İstasyonla aramızdaki mesafe nedir?"
"19.000 km mesafedeyiz. Tam olarak 1 saat 16 dakika sonra tutunacağız."
Bu sırada ekranda merkez belirdi. Bu kez herkes ekrana değil ona bakıyordu. Sonra herkes bir anda alkışlamaya başladı, yani başkan yardımcısı hariç herkes. Güvenlik şefi bile memnun bir tavırla alkışlıyordu.

Başkan hoşnut bir ifadeyle bakıyordu.
"Hey Nova orda havalar nasıl?"
"Havalar gayet iyi Max. Tek sorunumuz burada hava yok."
Başkan zoraki bir gülümsemeyle eşlik etti Novaya. Hala tedirgin bir hali vardı.
"Her şey çok güzel işledi. Bunun için astroya teşekkür etmelisin. Duyduğuma göre aranız pek iyi değilmiş.
"Gördüğüm en akıllı bilgisayar. Ama fazlasıyla bilmiş."
"Hey! Bunu duydum."

Herkes mutlu gibiydi.
Güvenlik şefi Frank de çok heyecanlıydı. Yıllarca uzaya giden birisini görmek için emekli olmamıştı.
"Nova sonunda gidebildin dostum. Seni havalanırken görmeseydim gözüm açık giderdim!"
"Beni gördüğüne göre emekliye ayrılabilirsin artık Frank. Gereğinden fazla çalıştın."
Frank herkesin şaşkın bakışları altında, çocuksu bir suratla Novanın kaderini değiştirecek bir şeyi ağzından kaçırdı;
"Seni ışık hızındayken görmeden ayrılmam dostum!"