8 Mart 2015 Pazar

Göktengelenler





                                                                
                                                             Bölüm 1


Göğü yaran bir ışıkla birlikte gölde yansıyan görüntü her zamanki dehşet vericiliğini koruyordu. Sargoth’ un laneti bekçilerin üzerine puslu bir dehşetle iniyordu. Işık yavaş yavaş solduğunda Bekçibaşının gür sesi duyuldu.


" Bekçiler! Ateş serbest!"

Ön sıralardan fırlayan alev yağmuru ruhgölünün dehşetengiz görüntüsünü örtmede pek de yardımcı olmuyordu. Göktengelenler tek tek devrilmeye başladığında saldırma sırası da onlardaydı.

" Kromanu makkaross !"

İnsanların sırrını hala çözemediği bu ilginç dilde bu emir göktengelenlere saldırmalarını emrediyordu. Göktengelenler atağa kalktığında olağanüstü hızlarıyla bekçi sıralarına ulaşmışlardı bile. Korkuyla karışık tiksinme duygusu tüm safları tek tek dolaşıyordu. Son bir ok yağmurunun ardından düşen göktengelenlerin üzerinden atlayan ırkdaşları mızrakların savaşa katılmasıyla bir bir dökülmeye başladı. Ön saflara saldıran yaratıklar keskin ve zehirli tırnaklarıyla bazı bekçileri öldürmeye başlamıştı bile.

" Sence bu saldırılara daha ne kadar dayanabiliriz usta?" diye sormuştu Will Sargoth' un yüksek surlarında.

" Sargoth düşene ve insanlık bitene kadar evlat. Sonsuzluktan gelip sonsuzluğa gider bu varlıklar. İnsan gücü şimdilik bunların çok çok üstünde fakat bu her an değişebilir."

Son göktengelen de öldüğünde bekçi başı zaferi ilan etmişti. Korkudan dili tutulmak üzere olan mızrakçılar yere yatmış göğüslerinden fırlamak istercesine atan kalplerini sakinleştirmeye çalışıyorlardı.

" Sayımcılar sayımı başlatın! "

Sayımcılar her zamanki gibi göktengelen sayısını 267 olarak ilan etti. Ölen bekçi sayısı ise 18 idi. Bu her zamankinden daha fazla bekçinin ölmüş olduğu anlamına geliyordu.

" Hadi will yatma zamanı. Yarın büyük gün ne de olsa. "

***

Sargoth un efsanevi görüntüsüyle birleşen güneş şölen havasına yaraşır bir şekilde parlıyordu. Will her zamanki gibi erkenden kalkmış, kahvaltıyı hazırlıyordu. Bugün şölen günüydü ve askerler hariç herkes bugün tatilin tadını çıkarıyordu. Tabi okçubaşının çırağı olarak onun tatil gibi bir lüksü yoktu. Kahvaltının ardından okçubaşı kıyafetiyle dışarı çıkan John ona talim emri vermişti ve bu yapılması zorunlu bir görevdi. John kurallar konusunda taviz vermeyen bir adamdı.

Ona özel olarak yapılan Kısa yayıyla talime başlayan Will her zamanki gibi oflayıp pufluyordu. Bugün şölen günüydü ve o hariç bütün çocuklar dışarıda oyun oynuyordu. Şölen tam anlamıyla saat ikide başlayacak ve kral saat üçte bu bölgeye yani dikbayıra gelecekti. İnsanlara bölgelerine göre saat verilmişti böylece herkes kralı kendi bölgelerindeyken görme şansına erişecekti. Aslında kral bu bölgeye gelmemeyi düşünüyordu fakat okçubaşının rütbesi buraya gelmesini mecbur kılıyordu. Okçubaşı saray çevresinde yaşamak varken bu fakir bölgede ne halt ediyordu? John bazen fazla mütevazı oluyordu doğrusu.

Will yeterince atış yaptığına kanaat getirip kendini sokağa attığında çalan çan saatin bir’ e geldiğini söylüyordu bu da ustası gelmeden önce yaklaşık bir saati var demekti. İleride bölge kasabı Deli Martin vardı ve yanından geçerken selam verdi. Ustasının selam vermek konusundaki katı kuralları onu buna zorluyordu. Martin bölgede sevilmeyen bir adamdı ve bazıları onun bozuk et sattığını ileri sürüyordu. Bu pek çok kez olmuştu ve denetlemeye gelen adamlar her zaman suçlamaların asılsız olduğunu söyleyip insanları azarlamışlardı. Tabi Will Martin' in adamların cebini doldurduğundan şüpheleniyordu. Hemen ileride fırın vardı ve fırıncının oğlu Ray elindeki topu fırın duvarına atıp tekrar eline alıyordu.

" Naber Ray? Canın sıkkın gibi? "

" Babam çocuklara katılmama izin vermiyor. Bıktım artık şölen gününde de çalıştırıyor beni! "

Fırıncı da aynı ustası gibi katı kuralları olan bir adamdı ama iyi bir insandı.

" Onunla konuşmamı ister misin? "

" Bunu yapar mısın will? "

" Tabi neden olmasın ?"

Okçubaşının çırağı olmak bu gibi durumlarda işe yarayabilirdi. Bazen okçubaşının bölgebeyinden bile daha sözü geçen bir adam olduğu söylenirdi ve John gibi bir adamın çırağı olarak o da bu havayı gerektiği zaman kullanmıyor değildi. İçeri girmesiyle çıkması bir olan Will Ray' e müjdeli haberi getirdiğinde Çocuk mutluluktan havalara uçuyordu.

" İzin aldığımıza göre dönen fıçıya gitmeye ne dersin? "

" Yuppii derim! "

Dönen fıçı bu bölgenin belki de tek meşhur yanıydı. Büyükçe bir fıçının içine giren çocuklar fıçıyı döndüren mekanizma sayesinde en az dünden kalma bir hale gelecek kadar dönüyordu. Aletin heyecanıyla zamanın nasıl geçtiğini anlamayan Will çan sesiyle hemen evine koştu ve kapı eşiğinde onu sinirli bir yüz bekliyordu.

" Neredeydin Will? "

"Ray ile birlikte dönen fıçıdaydık. "

"Dönen fıçı mı? Will artık çocuk gibi davranmayı vazgeçsen iyi olur. 15 yaşına geldin ve 2 senedir çırağımsın babanın son sözlerini unutmasan iyi edersin. "

İşte bu Will için yeterdi de artardı bile. Babasının son sözleri... Will in her zaman kendisi gibi okçu birliğinin komutanı olmasını ve okçubaşının yanında eğitim almasını istemişti. John un en yakın arkadaşlarından biri olduğu için de yıllar önce çıkan bir savaş sırasında ölmek üzereyken Johndan Will' e eğitim vermesini istemişti.

" Özür dilerim usta bir daha olmaz. "

" Her neyse üstünü değiştirsen iyi olur. Birazdan kral buraya gelmiş olur.

Kral görkemli kıyafetiyle bölgeye adımını attığında insanlar evlerinin önünde kralı bekliyordu. Kral bu geleneği alçakgönüllülükle sürdüren belki de ilk kişiydi. Diğer krallar gibi kibirli olmayan Saradis halkını hevesle selamlıyordu. Uzun boyu ve kaslı gövdesiyle herkesi büyülüyordu. Beklendiği üzere John ve Will in yanına geldiğinde muhafızlarına durmalarını emretti.

" Okçubaşı! "

" Kralım. "

Birbirlerini selamlarken Sargoth kurallarınca sadece rütbelerini söylüyorlardı.

" Okçubaşının çırağı! "

" Kralım. "

Beceriksizce eğilen Will hayatında ikinci kez kralı görüyordu. İki yıllık çıraklığı hayatını derinden değiştirmişti.

“Sana her zamanki gibi saray çevresine taşınma teklifiyle geldim John. Bilirsin seni severim. Burada saraydan uzakta yaşıyor olman hepimizi üzüyor. "

" Kralım üzülerek teklifinizi yine reddetmek zorundayım. Ben okçubaşı olarak kendimi sizin yakınlığınıza layık hissetmediğim sürece burada yaşamak zorundayım efendim. Eğer kendimi buna layık hissedersem sizin yanınızda biteceğime şüpheniz olmasın efendim."

" Sen bilirsin John. Sana iyi şölenler dilerim. Bu arada şu katı kurallarından çıkıp artık içmeye başlamanın da vaktidir. Böyle bir fırsat yılda bir kere yakalanır ve kralın olarak bugün sana içmeni emrediyorum. "

" Emriniz kanundur majesteleri. Az da olsa içeceğime emin olabilirsiniz. "

" Güzel. Ya sen nasılsın çırak? Ustan artık yaşlandığına göre her an onun yerine geçmeye hazır olmalısın. "

" Çok iyiyim efendim. Sizi gören gözlerim siz gidince bakmaya değer başka ne bulabilir bilmiyorum. "

" Aferin çırak. Ustandan nezaketi çok iyi öğrenmişsin. Ustanın içip içmediğini seneye geldiğimde öğreneceğim ona göre. “Devam! "


Kral dolaşmaya devam ederken Will ustasının kralın emrini yerine getirip getirmeyeceğini merak ediyordu.