21 Ocak 2016 Perşembe

Son Kurtadam - Aylık Öykü Seçkisi


Kayıp rıhtım aylık öykü seçkisi için yazdığım bir öyküdür. Asıl kaynağından okumak için lütfen tıklayın.
                                                        


                                                        Son Kurtadam

Önünde beliren uçsuz bucaksız araziye baktı. Tırmanışın verdiği yorgunlukla çöktü ve manzaranın tadını çıkarmaya başladı. İçine çektiği hava, yılların verdiği yorgunluğu bir nebze de olsa hafifleten bir ilaç gibiydi. Amaçsız hayatına yüklenen anlamsız yükler, bitkin olan benliğini hissizleştirmiş, yıkmıştı. Ama her şeye rağmen içinden bir his, bu anlamsız çırpınışının bu gece biteceğini söylüyordu.

Kimi zaman inanmayı reddettiği gerçekler hayatı boyunca onu takip etmiş, peşini bırakmamıştı. Onun ki bağnazlık değil sadece korkuydu. Yıllarca kaçmaya çalıştığı hastalık, büyü, lanet, adını koyamadığı bu gerçekten korkuyordu. Gece onun için herkesin gözüne görünenden daha karanlıktı. Çünkü peşini bırakmayan karanlık her gece gücünü kazanıyor, aydınlık ve sıcak olan ruhunu, karanlık ve soğukla dolduruyordu.

Derin bir nefes aldı. Hastalıklı ruhunu insanlıktan uzakta tutmak için çıktığı bu tepe, ruhunu zincirlediği bir karantinaydı. Karanlık, ruhunun zincirlerini kırsa da, bedeninin zincirlerini kıramıyordu. Vakit yaklaştıkça, sona da yaklaşmaya başladığını fark etti.

Her gece çıktığı bu tepeden bazen normal bir insan olarak iniyordu. Bazense zincirlenmiş bir halde uyanıyordu. Bunun bir düzeni olup olmadığını hiç düşünmemişti. Sadece buraya geliyor ve kendini zincirliyordu. Kendini kaybettiğinde ne olduğu hakkında da bir fikri yoktu. Sadece dönüşümüne tanıklık edebilecek kadar uyanık kalıyordu. Uyandığındaysa kilidi açmak için anahtarı çevirmesi yetiyordu.

Şafak vaktinde bulunduğu tepenin manzarasını hiçbir şeye değişmezdi. Korku ve acı dolu hayatına kısa bir mola veriyordu burada. Belki de sadece ona güzel görünüyordu bu manzara. Yıllardır içinde bulamadığı güzellikleri bulma ihtiyacı, gözlerinde bu manzarayı mükemmelleştiriyordu. Onun için fark etmezdi. Kısa süreli huzurunu hiç bir şeyin bozmasına izin vermezdi.

Güneş battıkça gerginliği de arttı. Dönüşüm başlamak üzereydi. Toprağa gömdüğü bir demire bağlı olan bir zincir ve ona bağlı olan kelepçeyi eline aldı. Sol ayağına bağladığı kelepçeyi kilitledi ve anahtarı cebine tıktı. Lanetin bulaştığı ilk yıllar aklına geldi. O zamanlar ne olduğu hakkında bir fikri olmadığından dönüşümü kayıtsız bir şekilde izliyor, uyandığındaysa kendini insan cesetlerinin arasında buluyordu. İnsanlar onun peşine düştüğündeyse bu tepeye sığınmıştı. Sona yaklaşırken hiç iyi hatırası olmadığı aklına geldi. Adalet onun dünyasında olmayan bir kavramdı.

Elleri karıncalanmaya başlamıştı. Tüm vücudu yanmaya ve kaşınmaya başladı. Ellerinin kontrolünü kaybediyordu. Tüm vücudunu yırtarcasına kaşıma isteğine karşı koymaya çalıştı.

“Bu gece olmaz! Bu gece olacak!”

Kontrolünü kaybediyordu. Düşünceler zihnini bulandırmaya başlamıştı. Elini cebine attı ve soğuk bir nesneye değdi eli. Onu sıkıca kavradı ve kaldırdı. Zaman onun düşmanıydı. Bu son fırsatıydı. Bu gecelik son şansı buydu. Son kez batmakta olan güneşe doğru baktı. İstemsizce özlem duymaya başlamıştı şimdiden. Hiç yaşayamadığı duygular için üzüldü son kez. Hiç aşık olamamıştı. Sevgi nedir bilmeyen bir gece yaratığıydı. Zalim ve korkusuz…

Elindeki nesne batan güneşin ardından parladı. Keskin bir bıçak kalbine saplandığında son kez haykırdı. Son kez bir acı hissetti, hem ruhunda, hem vücudunda. İşte o, son kurtadam …